1990 – İş hayatına adım attığım bu sene benim için ilk tecrübelerin yaşandığı ve şu an üzerinde çalıştığım “yerinde hizmetler” projesi kapsamındaki ilk iş tecrübem oldu. Yaz tatilinde dayımın çay ocağında çalışmaya başlamış ve esnafın kendi iş yerinde çay keyfi yapmasını sağlayan bir girişimin, yerinde hizmetler sorumlu uygulayıcısı olarak görevimi başarıyla yerine getirmeye çalışmıştım.
1991 – Takvimler 1991’i gösterdiğinde “aile şirketleri’nin” şu an yaşadığı sıkıntıyı yaşadım ve dayıma ait çay ocağından istifa ederek, bir blok ötede, Düzce Sanayi Sitesi’nde bulunan rakip çay ocağında, yine aynı görevde işe başladım ve bu işle beraber tanımadığım bir kişinin yanındaki ilk iş tecrübemi de edinmiş oldum. İki yaz sezonu boyunca süren iş tecrübemin verdiği bilgi, deneyim ve güven sayesinde patronum zaman zaman şirketin idaresini ve imza yetkisini bana vererek, kendisi diğer aile şirketi olan fındık üretim bahçelerine çalışmaya gitmekteydi. Bu da bir şirketin tüm departmanlarını tam yetki ile yönettiğim ilk genel müdürlük deneyimim oldu. Ayrıca bu iş, içinde bulunduğum kötü arkadaş grubu ile daha kısa zamanda daha yüksek para kazanma yarışı içine girdiğimiz ve benim tam yetkili olma avantajımdan dolayı şirketin kasasını belli olmayacak oranlarda haksız kazanç ile boşalttığım ilk ve son dolandırıcılık işim olmuştu.
1992 – 1994 – 1992 ve 94 yılları arası ise, çalışan olarak iş hayatının bana uygun olmadığına ve benim bir girişimci olmam gerektiğine karar verdiğim sene oldu. Çay ocağında çalışırken okumaya başladığım gazetelerden birinde yazan; karton kutuların geri dönüşüme kazandırıldığını ve İstanbul’da bir şirketin Türkiye’nin her tarafına araç göndererek bu kartonları satın alma işini yaptığını öğrenmemle, bu yönde ilk adımımı attım ve ilk işimin “Geri dönüşüm işi” olmasına karar verdim. Bu heyecanla yaz tatilini beklemeden Düzce’nin pazarının kurulduğu Pazartesi ve Perşembe günleri akşamında, çöpçülerin alması için kapı önüne bırakılan kartonları toplayarak evimizin odunluğunda biriktirmeye başladım. Evi böceklerin basması ve odunluğu amacına uygun kullanmamam sebebiyle, evi paylaştığım aile bireylerimle büyük sorunlar yaşadım. Bu da “iş yeri mülk sahibimle yaşadığım ilk sorun” oldu. Daha sonra telefonla ulaştığım ve ilk malı benden almak için gelen alıcının, çok düşük paradan malı benden aldığını rakibim olan bir temizlik çalışanından öğrenmem de yediğim “ilk ticari kazık” oldu. Bana bu bilgiyi vererek yaptığı iyilikle, biriktirdiğimiz malları birlikte satmaya başladığımız temizlik çalışanı abi de ilk iş ortağım olarak, iş tarihimdeki yerini aldı. Onunla da bir süre sonra, benim bölgemdeki kartonları aldırdığını öğrenmemle yollarımız ayrıldı ve “ilk ortak kazığını” da 14 yaşında yemiş oldum.
1996 – 1999 – Büyük emekler sarf etsem de organik tarım işinden istediğim verimi alamadığımı ve halkın da henüz buna hazır olmadığını fark ettim. Bu düşünceler ışığında hem çok az vaktimi alacak hem de daha kârlı olacağını düşündüğüm başka bir organik ürün üretim işine girmeye karar verdim. Böylelikle arsamda hem etinden hem de yumurtasından faydalanabileceğim organik (gezen) tavuk yetiştirme işine başladım. Aynı dönem ergenlik sivilceleri ile beraber vücudumda meydana gelen hormonal değişimlerin neticesi olarak bu girişimim de kısa soluklu oldu ve daha fiyakalı bir işe girmem gerektiğine karar verdim. 1996 yazında Düzce’deki tüm gençlerin gittiği kafede en iyi bildiğim iş olan çay dağıtımı işine başladım. Özel hayatımdaki düzensizlikler ve yüksek harcamalarla birlikte bir ilk daha yaşayarak “özel harcamalarımın fazlalığına engel olamamanın zararlarını da görmüş oldum.”
Böylece bir çıkış yolu bulamadığım için “ilk kariyer planlamamı” yaparak, İstanbul’a öğrenci olarak geldim ve öğrenciliğin avantajıyla burada kalarak kendi işimi kuracak bir yol aramaya karar verdim. Bu yolda en büyük sorun -puan kesilen bir okuldan mezun olan, hayatında ders çalışma düzeni ve istikrarı olmayan, tüm bunlara rağmen İstanbul’da bir üniversite kazanmak zorunda olan ve bunun için bir kaç ayı kalmış (2 depremden dolayı) biri olmamı saymazsak- öğrencilikte İstanbul’da ailemden para alamadan nasıl geçineceğimdi:) Yaptığım iş planına göre öncelikli hedef olarak İstanbul’daki en düşük puanlı yüksekokulları belirledim. Bunun için almam gereken puan ve o puanı almam için öğrenmem gereken konuları da sınırlayarak en zor aşamayı tamamlamış oldum.
Sonuç olarak günde en az 8 saatlik etkili ve verimli bir çalışma gerekiyordu. Para olayı bir şekilde burslarla çözülür diyerek onu en son aşamaya bıraktım ve sosyal hayatımdan ödün vermeden bir çalışma programı yaptım 🙂 “Sabah 06:00 – 07:00 kalkış, kahvaltı ve namaz, 08:00 – 12:00 Matematik ve Türkçe çalışma, 13:00 – 18:00 sosyal zaman, 19:00 – 21:00 Tarih, Coğrafya, Felsefe derslerine çalışma” olarak planlanan doksan günlük bir ders programı ile Marmara Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği kazanacak puanı alıp, İstanbul Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Yüksek Okulu’nu son yedek olarak kazandım ve birinci aşamayı geçmiş oldum. Kayıt için önümde kalan kısıtlı günlerde ise bildiğim, duyduğum tüm dernek ve kuruluşlara yaptığım başvurularla, asgari ücret 180,00 TL iken 750,00 TL burs sağlayarak, bütçeme “ilk çalışmadan elde edilen” kazancı dahil etmiş oldum 🙂
Daha sonra, seçilmemi sağlayan ilk vaadim olan yüksekokulun bahçesinde öğrencilere ait olan fakat otopark olarak kullanılan alanın öğrencilere geri verilmesi için başlattığım imza kampanyamı gerçekleştirmek için çalışmalara başladım. İmza kampanyası çok kısa sürede başarılı oldu ve araçlar için başka bir park yeri tahsis edildi. Alandaki eskiyen basket potaları değiştirildi ve tabi bu alan benim yapmayı düşündüğüm faaliyetler için de uygun bir alan oldu. Bu da “liderlik özelliklerimi kullanarak takipçilerimle birlikte kazandığım ilk başarım”oldu. Okul temsilciliğim boyunca bir çok başarılı faaliyete imza attım; geleneksel streetball turnuvası, satranç turnuvası, tavla turnuvası, izci ekibi faaliyetleri, mezuniyet balosu ve bunların en önemlisi Üniversite tarihindeki dijital ortamdaki ilk resmi yıllık faaliyeti oldu.
2002 – İyi olan gelirimin yanında bu faaliyetlerden elde ettiğim gelirlerle herkesin korktuğu İstanbul’un, para kazanma cenneti olduğunu düşünmem sadece iki yıl sürdü. Çok başarılı bir öğrencilik hayatı, iki tane çok büyük otel stajı, sektörden gelen hocalardan okul bitimindeki iş teklifleri derken, okul bittiğinde yaşadığım işsizlik ve sonrasında bir yıla yakın süren açlıkla mücadele de “hayatımdaki ilk iflas” oldu diyebilirim. Bu süreç yoklukla mücadele, geri dönmek zorunda kalma korkusu ve tabi ki temel fizyolojik ihtiyaçlarımı karşılama kaygılarıyla geçti. Pozitif düşünme faaliyetlerinden kopmamak, bu süreci etkin ve verimli kullanmak adına girdiğim ufak tefek işlerle beraber, kişisel gelişim kitapları okuyarak ve açıköğretim işletme fakültesine geçiş yaparak bu zor günleri atlattım.
2003 – Uzun süren işsizlik ve bunalım halinden sonraki ilk işim; Büyük bir holding’te Emlak Pazarlama Departman’ında, telefonla devremülk satmak için müşteri adayı bulma işi oldu. Verilen aylık akbil ücreti -açıköğretimde öğrenci olduğumdan akbilin yarısı bana kalıyordu- ve bir öğün yemek ile uzun zaman sonra ilk defa kendimi toparladım. üç ay boyunca bir sürü telefon görüşmesi ve bir sürü tanıtım ziyaretine rağmen; 2002 krizinin etkileri, Şirket’in yaşadığı sıkıntılar ile oluşan güvensizlik ortamı ile hiç satış yapamadım ve bu da hayatımdaki en büyük “ilk olumsuz dış çevre etkisi” oldu. Burada tanıştığım turizm sektöründen bir arkadaş sayesinde Beyoğlu’nda A+ bir otelde, gece bar sorumlusu olarak işe başladım ve bu da “turizm sektörümdeki ilk iş deneyimim” oldu.
Bu iş deneyimimden sonra turizm sektörünün ve çalışan olmanın bana uygun olmadığına kesin olarak karar verdim ve iş hayatımdaki “ilk istifa” mı yaparak ikinci kariyer planımı yaptım.
2007 – Bu sene Patronumun neden yaptığını hala bilemediğim yanlış bir kararı sonucu -benim görevimi yapamadığı için sahaya gönderilen ve bana bağlı çalışan kişilerin benim maaşımın yaklaşık on beş katı gelir elde etmesiyle oluşan ücret adaletsizliği- işimden istifa etme kararı aldım ve iş idaresi konusunda oluşan tecrübeme bir yenisini daha ekleyerek “algılanan adalet” yargısının, çalışan ve işveren üzerindeki etkisine canlı olarak şahit oldum. Bu istifa sonucu kendime yeni bir kariyer planı yapmak istediğime kanaat getirdim. Sektörümü bulmuş olduğum için artık kendi işimi kurmak zorunda olduğuma karar vermiştim. Başlangıç noktam da hazırdı aslında. İki yıldır çalıştığım, iyi ticari ilişkilerimin olduğu iki bayimle toptan kontör satışı işine başlamak ve bayi sayımı artırmak. Böylece “İstanbul’daki tamamen kendime ait ilk gayri resmi işimi” de kurmuş oldum. Kaderin de yardımıyla -benden bir gün önce bölgemdeki en büyük dağıtıcı, toptan kontör dağıtımını bırakmıştı- gittiğim bayilerin tamamı benden kontör almayı kabul etti ve sorun toptan kontörü satın alacağım tedarikçi firma ile sınırlı kaldı. Bunun için öncelikle yanına gittiğim eski patronum bana kızgın olduğundan ürün vermedi ve o da “İstanbul’daki ilk Rakibim” olmuş oldu. Daha sonra patronuma rakip olarak dükkan açmış ve beni çok seven diğer toptancıya gittiğimde, bana sınırsız bir ürün tedariği sağladı ve sermaye sorunumu çözdü. Yeni bayilerimle beraber ilk işime çok hızlı bir giriş yaparak, aldığım maaşın on katına kadar aylık gelir elde etmeye başlamıştım. Bu süreçte almış olduğum eğitimler ile toptan kontör satışında çalıştığım süre boyunca elde ettiğim tecrübelerimi birleştirerek, bayilerimi elde tutmak ama bayilerimden zarar görmemek adına sürekli yeni stratejiler geliştiriyor ve ilk girişimimde başarılı olmaya çalışıyordum.
2009 – 2011 – Elimize geçen -akrabadan gelen borç para- ilk sermaye ile en iyi bildiğim sektörde bir dükkan devraldım. Bu iş aynı zamanda borç batağındaki -kaybedecek hiçbir şeyi olmayan- bir insanın girişimi olarak hayatımdaki ilklerden biri oldu. Bu büyük borcu nasıl ödeyeceğime dair bir ödeme / borç erteleme planı yaptım. Ve hayatımdaki üçüncü kariyer planını yapmış oldum. Borcumu ödemek için aylık yüklü bir miktara ihtiyacım vardı. Bu miktar tüm giderler ve yatırım için gerekli miktar ayrıldıktan sonra kalan miktar ile sınırlıydı. Ayrıca bir dükkan ile bu rakama ulaşmam çok zor ve çok da riskliydi -kiracı olmamdan dolayı dükkanın satılması gibi çok fazla dış çevre unsuru riski vardı -ve ilk fırsatta ikinci dükkanı da açarak riski en aza indirip, istediğim kazanca ulaşana kadar tüm gelirimle yatırım yapma kararı aldım. Yaklaşık iki yıl süren bu stresli süreçte, bankalara olan borcumu ticaret yapmanın avantajının verdiği borç erteleme yöntemiyle faiz de ödemeden atlattım ve iki yılda ikinci mağazayı açarak beklenen karlılığa ulaştım.
*** Bu süreçte sektöre güvenmeme rağmen, güvendiğim diğer iki sektör olan organik cafe ve motosiklet tamiri alanlarında iki girişimde bulundum. Kazanma, büyüme ve risk analizi yaptığım üç sektörden yine GSM sektörünün önde olduğunu gördüm ve diğer iki girişimimi yap-işlet-devret modelini kullanarak kârla devrettim.
2011 – 2013 – İki mağaza ve aylık borçlarını düzenli ödeyecek güçte olan firmam ile başladığım borç kapatma sezonum ise tam iki buçuk yıl sürdü. Bu süreçte, kârdan minimum yatırım maliyetinin çıkmasıyla beraber kalan rakam ile borçlarımı kapatırken, mağazaların idaresini çalışanlarıma bırakarak o yıl aldığım 2020’de emekli olma kararını gerçekleştirecek 4. kariyer planını yaptım. Bu hedef çok ciddi ve çok büyük bir hedef olduğundan çok da seçenek vardı önümde. Bu seçeneklerden kurumsallaşma, markalaşma, bayilik verme, kazanılacak paranın başka sektörlerde değerlendirilmesi, yeni bir sektörde satılabilecek bir yazılım girişimi gibi bir çok seçenek olduğunu gördüm. Ve bu iki buçuk yıllık süreci kurumsallaşma ve markalaşma, mesleki yeterlilik sertifikaları gibi eğitimlere giderek değerlendirdim.
2017 – Hedefimiz çerçevesinde gerçekleştirmeyi planladığımız yerinde hizmetler projemiz için Zodo markamız alınmış ve şirket operasyon alt yapısını tamamlanmış bulunmaktayız. Bir yatırımcıya ihtiyaç duymadan projelerimizi hayata geçirmek için mağazalarımızdan gelen karlılığın sürekli yükselen bir grafikte olmasının takibini yapmaktayız. Bu çerçevede kurumsal yerinde hizmetler ekibimiz şu an 30 müşteriye hizmet vermekte ve düzenli ziyaretlerle 1000 ve üzeri çalışana sahip firmalarla anlaşarak kurumsal müşteri sayımızı artırmaya devam etmektedir.
Şirketimiz şu anda 3 adet mağaza, 1 adet satış standı, 1 adet merkezi teknik servis ofisi, 1 adet kurumsal satış ofisi ve 1 adet yönetim ofisinden oluşmakta, kurumsal pazarlama ekibi bünyesindeki araçlar ile birlikte, her sene artan kadrosuyla 35 kişi olarak hizmet vermektedir. Şirketimizin bünyesinde hizmet veren mağazalarımız ve satış standımızda, cep telefonu alış – satışı, cep telefonu aksesuarları satışı, cep telefonu tamiri hizmeti ve Turkcell hizmetleri verilmektedir. www.techsper.com sitemizden kargo ile telefon tamiri hizmeti, www.cepmoda.com.tr sitemizde bireysel yerinde hizmetler, www.zodo.com.tr sitemizde ise kurumsal yerinde hizmetler işlemleri yapılmaktadır. Mağazalarımızdan almış oldukları tüm hizmetleri müşterilerimizin evlerinde ve iş yerlerinde almasını hedeflediğimiz Yerinde cep telefonu hizmetleri kapsamında yatırımlarımız hedefimize ulaşana kadar devam edecektir.