Starbucks – Onward – Gönlünü İşe Vermek
Howard Schultz
Bir liderin hayalinin peşinden giderken büyük bir inanç ve inatçılıkla nasıl başarılı olabileceğini öğrendiğim kitap. Kitapta üzerinde çok durulan ve benim de ekibim için benimsediğim “Doğruluk ve Tutku” kriterleri sanırım en çok dikkatimi çeken konu oldu. Kısa bir özetten sonra bu konu üzerine bir kaç cümle söylemeye çalışacağım.
Kitap benim bakış açımdan tamamen liderlik üzerine kurgulanmış, özellikle değişimci-dönüşümcü liderlik ve durumsal liderlik konularında çok önemli tecrübelere yer verilmiş. Schultz’un bu kitapta iyi bir liderin tutkularının peşinden giderek, ekosisteminde bulunan herkesi “etkileyen ve sürükleyen” liderlik özellikleriyle nasıl başarılı bir şekilde hedefine ortak ettiğini görebiliyoruz. Hedefine giderken o dönemin popüler yatırım alan sektörleri olan bilişim sektörünün dışında bir sektörde, herkesin bildiği ve ulaşabildiği bir alanda, kahve sektöründe, şu an geldiği noktada ihtiyacı olan insanları inandırmanın zorluklarını harika bir şekilde anlatmış. Bunları anlatırken, detaylarını uzun uzun kitapta bulabileceğiniz örneklerde, yatırımcıların ve ekibin bu başarıya ortak olmak için inandıkları tek şey ne iş fikri, ne proje, ne zamanlama, ne de inovatif bir yaklaşım. Etkilendikleri ve inandıkları tek şey Howard Schultz’un bu hedefe olan inancı ve bu inanç uğruna vazgeçtikleri. Kitap biraz uzun ve daha kısa da anlatılabilirdi diyebilirsiniz ama inanın yaşanmış tecrübe dünyadaki tüm teorik bilgilerden daha değerlidir ve uzun uzun okunarak detaylıca üzerinde düşünülmelidir fikrindeyim.
Doğruluk ve tutku olayına gelirsek. Kitapta özellikle birlikte başarıya ulaşacağı ekibini hedefe ortak etme noktasında her şirket kadar zorlanan Schultz’un üzerinde çok durduğu bu konu bence her girişimcinin ortak sorunu. Doğruluk kavramının muhteviyatı gereği eş, arkadaş, dost ve tabiki ekip seçiminde olması zorunlu olan ve bilinen bir kavram. Bunun üzerinde fazla bir yorum yapmak istemiyorum. Asıl ayırt edici unsur olan tutku kavramı için Schultz, ekibini seçerken, çalıştırırken ve hatta ayrılırken bile bilinen klasik yöntemlerin dışına çıkan yöntemler izlemiş ve şirkete tutku ile bağlı bir ekip kurmak için çok emek sarf etmiştir. Bunlardan bir tanesi tüm çalışanların “çekirdek hisse” olarak adlandırdığı bir ortaklık yöntemiyle şirkete ortak etmesidir. Bu konuda da çok fazla örnek davranışlar bulabileceğiniz kitapta tutkunun her şirketin başarısındaki önemini bence daha iyi anlayacaksınız.
Sosyal mesaj;
Kitapta Howard Schultz’un tutkularının peşinden giderken insanları etkileyebilmek, yatırım bulabilmek için görüştüğü yüzlerce yatırımcı, kafe konsepti için Amerika’dan İtalya’ya giderek incelediği beş yüzün üzerinde espresso kafe konseptini ve bunları yaparken yüksek maaşlı işini bırakıp ve ailesini de ihmal etme pahasına sabır ve inançla verdiği savaşı acaba hangi çalışan veya girişimci veriyor? 10 tane iş başvurusundan red alınca hayata küsen ve Linkedin’de İK’cılara nefret kusan çalışan adayları, bir kafede çalışırken patronunun kazandığı paranın sadece gelir kısmına odaklanıp kredi çekerek kafe açan girişimciler. Steve Jobs, Howard Schultz, Jack Ma ve bunlar gibi onlarca büyük girişimcinin bir şeylere sahip olmak ve bir yerlere gelebilmek için ödediği bedellerin ne kadarını ödedik veya ödeyecek cesarete sahibiz? Bu insanların hayatını okuyarak veya okumadan “çalışarak bu paralar kazanılmaz, onlar Amerika’lı onların imkanı var, kim bilir nasıl kazandı o paraları” gibi tembellik emareleri göstermek yerine en az onlar kadar çalışmayı denemeliyiz. En kötü ihtimalle Edison’un da dediği gibi “neye nasıl ulaşamayacağımızı” öğrendiğimiz, parasal değeri olmayan bir basit bir tecrübeye sahip oluruz!